Boşanma Davası Nedir?

Boşanma; ölüm, gaiplik ve cinsiyet değiştirme gibi evlilik birliğini sona erdiren sebeplerden birisidir. Yalnızca mahkeme tarafından verilebilmekte olan boşanma kararı ile birlikte, çiftin hukuki statüsü değişmekte ve tarafların aralarındaki evlilik birliği hukuken sona ermektedir. Boşanma, çekişmeli boşanmanın üst başlığıdır ve bir çok farklı konuyu da muhteviyatında barındırır. Bu makalemizde ise yalnızca spesifik olarak çekişmeli boşanma davaları işlenecek olup, boşanma davası ve ferileri hakkında daha detaylı bilgi almak için tıklayınız: Boşanma Davası ve Ferileri


Boşanma davaları, tarafların boşanma, boşanmanın ferileri(velayet, tazminat, nafaka, çocukla kişisel ilişki), ziynet eşyaları ve mal paylaşımı gibi boşanmaya ilişkin tüm hususlar üzerinde anlaşıp anlaşamamalarına göre:

Anlaşmalı boşanma davası ve

Çekişmeli boşanma davası olarak ikiye ayrılmaktadır. Bunlardan çekişmeli boşanma davası, aşağıda detaylı olarak açıklayacak olduğumuz üzere kendi içerisinde farklı türlere sahiptir. Bu nedenle her somut olay kendi özelinde değerlendirilmelidir.

Bu makalemizde yalnızca çekişmeli boşanma davaları ile bu davaların işleyişi üzerinde duracağız. Anlaşmalı boşanma davaları hakkında bilgilendirme edinebilmek için konuya ilişkin makalemizi inceleyebilirsiniz: Anlaşmalı Boşanma Davası



Çekişmeli Boşanma Davası

Boşanma davaları, yukarıda açıklamış olduğumuz gibi anlaşmalı boşanma davası veya çekişmeli boşanma davası şeklinde açılabilmektedir. Eğer taraflar boşanma ve boşanmanın hukuki sonuçlarına ilişkin tüm hususlar üzerinde anlaşabiliyorlarsa, anlaşmalı olarak boşanmaları hem maddi, hem de manevi olarak süreci daha elverişli ve tahammül edilebilir kılacaktır.


Ancak taraflar boşanma ve hukuki sonuçları üzerinde anlaşmaya varamıyorlarsa, örneğin her iki taraf da boşanmak istiyor olmakla birlikte müşterek çocuğun/çocukların velayetinin hangi tarafta bırakılacağı hususunda anlaşamıyorlarsa ya da nafaka veya tazminat hususlarına ilişkin olarak anlaşma sağlayamıyorlarsa, çekişmeli boşanma yoluna gidilmesi gerekecektir.


Türk Medeni Kanunumuzda yer alan çekişmeli boşanma davası türleri aşağıda yer almaktadır:

Zina(Aldatma) Nedeniyle Boşanma Davası

Hayata Kast, Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış Nedeniyle Boşanma Davası

Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme Nedeniyle Boşanma Davası

Terk Nedeniyle Boşanma Davası

Akıl Hastalığı Nedeniyle Boşanma Davası

Evlilik Birliğinin Sarsılması(Şiddetli Geçimsizlik) Nedeniyle Boşanma Davası


Çekişmeli boşanma davalarında taraflar, Türk Medeni Kanunumuzda yer alan boşanma sebeplerinden birine dayanmalı ve ileri sürdükleri boşanma sebeplerinin varlığını, hukuka uygun deliller ile ispat etmelidir. Bu nedenle çekişmeli boşanma davasında yargılama süreci boyunca taraflar usule uygun olarak dilekçelerini sunmalı, özellikle delil dilekçelerini süresi içerisinde dosya muhteviyatına kazandırmalı, tahkikat sürecini profesyonel bir şekilde yürütmeli ve beyanlarının doğruluğuna ilişkin olarak hakimi ikna edebilmelidir. Çekişmeli boşanma sonucunda karşı tarafın kusurlu davranışlarını ispatlayan ve davayı kazanan taraf, somut olayın gereklerine göre karşı taraftan tazminat, nafaka vb. kazanımlar elde edebilir.



Çekişmeli Boşanma Davasında Süreç ve Yargılama Usulü

Çekişmeli boşanma davalarında yazılı yargılama usulü uygulanmaktadır. Yazılı yargılama usulü, Türk Medeni Kanunumuzun 118. ve devamındaki maddelerinde düzenlenmiştir.


Çekişmeli boşanma davasında yazılı yargılama esastır ve usul kuralları ile sürelere son derece özen gösterilmesi gerekmektedir. "Usul esasa mukaddemdir" sözünden hareketle, esasa ilişkin hususlar ileri sürülürken usule ilişkin kurallar asla gözden kaçırılmamalıdır. Çekişmeli boşanma davalarının işleyişine ilişkin olarak kısaca ve yalnızca önemli noktaları özetlemek gerekirse:

Yazılı yargılama gereği taraflarca sırasıyla dava dilekçesi, cevap dilekçesi, cevaba cevap dilekçesi ve ikinci cevap(cevaba cevaba cevap dilekçesi) sunulacaktır. Genellikle davalı yan, sunacağı cevap dilekçesi ile birlikte karşı dava dilekçesini de sunmaktadır. Zaten doğru olan da karşı dava dilekçesinin cevap dilekçesi süresi içerisinde sunulmasıdır.

Davalı taraf(kendisine karşı çekişmeli boşanma davası açılan taraf), dava dilekçesinin mahkeme tarafından usulüne uygun bir şekilde kendisine tebliğ edilmesinin ardından iki haftalık süre içerisinde cevap dilekçesi sunmak durumundadır.

Yaygın kanının aksine, çekişmeli boşanma davalarında cevap dilekçesi süresi, karşı dava açma süresinin de iki hafta olduğu anlamına gelmez. Bu yaygın yanlış düşüncenin sebebi, karşı davanın da genellikle cevap dilekçesi ile birlikte açılmasıdır. Oysa cevap dilekçesi için verilmiş olan iki haftalık süre kaçırılmış dahi olsa karşı dava açılması mümkündür. Normal şartlar altında cevap süresi içerisinde açılmamış olan karşı davanın ayrılmasına karar verilmesi gerekmektedir. Ancak boşanma davalarında karşı dava ile esas dava birbirini yakından ilgilendirdiği için farklı hukuki sonuçlara ve farklı hukuki statülerin doğmasına sebebiyet verilmemesi ve usul ekonomisi gereği bu davaların birleştirilmesine karar verilmektedir.(Bakınız: Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun 133 maddesi ile 166. maddesi) Yerleşik Yargıtay içtihatları da bu yöndedir. Ancak cevap süresinin kaçırılmış olduğu hallerde çekişmeli boşanma davasında hukuki stratejinin yalnızca karşı dava üzerinden yürütülecek olması halinde usul ve esasa ilişkin argümanlar olabildiğince sağlam ve stabil olmalıdır. Bu nedenle mutlaka alanında uzman bir boşanma avukatı ile temasa geçilmesini ve hukuki danışma ile dava temsil desteği alınmasını tavsiye etmekteyiz.

Davalı tarafından cevap dilekçesinin sunulması akabinde davacı, yine iki haftalık süre içerisinde cevaba cevap dilekçesini sunmalıdır.

Son olarak kendisine cevaba cevap dilekçesi tebliğ edilen davalı, yine iki haftalık süre içerisinde ikinci cevap dilekçesini sunacaktır.

Dilekçeler teatisi aşaması bittikten sonra mahkeme tarafından ön inceleme duruşmasına davet için taraflara ihtaratlı davetiye çıkarılacaktır. Bu ihtaratlı davetiyede mazeretsiz olarak ön inceleme duruşmasına katılmamanın hukuki sonuçları taraflara ihtar edilir. Ayrıca taraflara davetiyenin tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içinde dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları, verilen süre içerisinde bu hususların yerine getirilmemesi halinde o delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacakları ihtar edilir. Eğer ön inceleme duruşması için gönderilmiş olan ihtaratlı davetiyede bu hususlar belirtilmemiş ise, delil dilekçesi daha sonra sunulsa dahi kabul edilmelidir. Yani mahkeme tarafından bu hususa ilişkin olarak ihtarat yapılması gerekmektedir. Ancak bu düzenleme Hukuk Muhakemeleri Kanunumuza 28.07.2020 tarihinde dahil olmuştur ve hala bazı mahkemeler tarafından usulüne uygun bir şekilde yürütülmemektedir.

Genel hatları ile çekişmeli boşanma davasında ön inceleme duruşmasına kadar süreç bu şekilde ilerlemektedir. Ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlara ilişkin inceleme gerçekleştirilir. Ön inceleme duruşması sonrasında da tahkikata geçilir ve esasa ilişkin inceleme yapılır.


Tahkikat sonrasında karar aşamasına geçilir. Verilen karardan memnun olmayan, kararın hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu düşünen taraflarca önce istinaf, sonra da temyiz kanun yollarına başvurulabilir ve dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi ile Yargıtay'a tevdi edilmesi sağlanır.


Görüldüğü üzere, oldukça özetleyerek açıklamış olduğumuz halde çekişmeli boşanma davaları son derece karmaşık bir süreç gerektirmektedir. Bu nedenle bu sürecin mutlaka alanında uzman bir çekişmeli boşanma avukatı aracılığıyla yürütülmesini tavsiye etmekteyiz.


a) Şiddetli Geçimsizlik(Evlilik Birliğinin Sarsılması) Sebebiyle Boşanma Davasında Süreç

Çekişmeli boşanma davası türlerinden biri olan şiddetli geçimsizlik, diğer adıyla evlilik birliğinin sarsılması nedeniyle boşanma, genel boşanma sebeplerinden birisidir. Bu davada zina veya terk gibi özel boşanma sebeplerinden birine başvurulmamakta, kanunda özel olarak sayılmış olan sebepler dışında herhangi bir sebeple evlilik birliğinin sarsılmış olduğu ileri sürülmektedir.


Evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma, Türk Medeni Kanunumuzun 166. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, evlilik birliğinin sürdürülmesi, taraflar açısından çekilmez hale gelmişse her iki taraf da boşanma davası açabilecektir. Görüldüğü üzere kanunda evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olmasına ilişkin oldukça genel ve soyut bir düzenleme mevcuttur. Bu nedenle "evlilik birliğinin sürdürülmesinin taraflardan beklenilmeyecek ölçüde temelinden sarsılmış olması" hususunun ne anlama geldiği hususunun içinin doldurulması gerekmektedir. Bu noktada yukarıda genel olarak belirtmiş olduğumuz yargılama usulü esas alınmakla birlikte, evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması olgusunun tespitinde Yargıtay kararları önem arz etmektedir. Yargıtay'ın geçmiş tarihli vermiş olduğu emsal kararlar incelenmeli ve hangi durumun evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebebiyet verdiği ve hangi durumun da buna sebebiyet verecek ölçüde olmadığı belirlenmelidir.


Yargıtay'ın geçmiş tarihli olarak evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olduğu tespitinde bulunduğu olaylar özetle aşağıdaki gibi olup, bu konuya ilişkin çok daha fazla sayıda emsal kararların bulunduğunu belirtmemiz gerekir:

Eşin çok cimri olması ve diğer eşe karşı ekonomik şiddet uygulaması boşanma sebebidir,

Eşin ağzının kokması ve diğer eşin ısrarlarına rağmen tedavi olmayı reddetmesi boşanma sebebidir,

Bir eşin, diğerinin mesleğini icra etmesine mani olması boşanma sebebidir,

Bir eşin, diğerini ailesi ile görüştürmemesi boşanma sebebidir,

Bir eşin, diğer eş ile cinsel birleşmede bulunmaktan kaçınması boşanma sebebidir,

Bir eşin, diğer eş ile ters ilişki kurmak istemesi ve diğer eşi de buna zorlaması boşanma sebebidir,

Bir eşin, haklı bir sebep bulunmaksızın yıkanmayı reddetmesi boşanma sebebidir,

Yukarıda verdiğimiz örnekler, yalnızca siz değerli okuyucularımıza Yargıtay'ın konuya yaklaşımına dair fikir vermek amaçlı olup, birçok farklı sebeple boşanmaya hükmedilebilir. Burada evlilik birliğinin sürdürülmesinin taraflardan beklenilmeyecek kadar temelinden sarsılmış olup olmadığının tespiti, hakimin takdirine bırakılmıştır.


b) Özel Boşanma Sebeplerinden Kaynaklanan Boşanma Davalarında Süreç

Özel boşanma sebeplerinden kaynaklanan çekişmeli boşanma dava türlerinden her birine ilişkin olarak detaylı bilgi almak için konuya dair makalelerimizi okuyabilirsiniz. Özel boşanma sebepleri şunlardır:

Zina(Aldatma) Sebebiyle Boşanma,

Hayata Kast, Pek Kötü Muamele veya Onur Kırıcı Davranış Sebebiyle Boşanma,

Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme Sebebiyle Boşanma,

Terk Sebebiyle Boşanma,

Akıl Hastalığı Sebebiyle Boşanma

Özel boşanma sebepleri, özel yargılama usul kurallarının yanında kendilerine has ispat kurallarına ve hukuki sonuçlara tabiidir. Örneğin zina sebebiyle boşanma halinde tarafların evlilik malları üzerinde edinilmiş mallara katılma rejimi dahilindeki hak ve alacakları hakkaniyet oranında indirilebileceği gibi tamamen ortadan da kaldırılabilir. Yine bir örnek olarak akıl hastalığı sebebiyle boşanma halinde akıl hastası olan eş kusurlu olamayacağından dolayı, diğer eşin en küçük bir kusurunun varlığı halinde tazminat ödemesi vb. durumlar söz konusu olabilecektir.


Özel boşanma sebeplerine dayanarak açılacak olan boşanma davalarında, özel boşanma sebeplerine ilişkin teknik ve hukuki detaylar son derece önem arz etmektedir. Eğer kanunda belirtilmiş olan şartlar ve Yargıtay içtihatları ile ortaya konulan karineler mevcut değilse, özel boşanma sebeplerine dayanılarak açılmış olan boşanma davasının reddine karar verilebilir. Bu durum, kişilerin haklı veya haksız olduğundan bağımsız olarak hukuk terminolojisine ve yargılama usulüne ilişkin bir olgudur. Bu ve benzeri nedenlerle genel olarak boşanma avukatları tarafından boşanmak isteyen kişilere özel boşanma sebeplerinin varlığı halinde dahi genel boşanma sebebi olan evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma önerilmektedir. Ancak örneğin zina sebebiyle boşanma davası ile birlikte terditli olarak şiddetli geçimsizlik sebebiyle boşanma davası da açılabilir. Boşanma davasının bu şekilde terditli olarak açılması, hukukçu olmayan kimselerin de rahatlıkla anlayabileceği bir şekilde anlatılacak olursa: "Davamı zina sebebiyle boşanma davası olarak açıyorum, ancak bu özel dava tipinin kanunda ve içtihatlarda aranan şartlarının sağlanmamış olması halinde şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanmaya karar verilsin." anlamına gelmektedir.



Çekişmeli Boşanma Davasında Velayet, Geçici Velayet ve Çocukla Kişisel İlişki Kurulması

Çekişmeli boşanma davaları derdest olan tarafların müşterek çocuklarının bulunması halinde mahkeme tarafından gerekli incelemeler yapılır ve dava boyunca geçerli olmak üzere geçici velayet hükmü kurulur. Geçici velayet kendisine bırakılmış olan taraf, çocuğun bakım ve eğitimini, gözetimini sağlamakla yükümlüdür. Geçici velayet genellikle küçük çocuklar söz konusu ise anne-çocuk ilişkisi de göz önünde tutulmak suretiyle anneye bırakılır. Ancak annenin çocuğu suistimal ettiği, uyuşturucu veya alkol bağımlısı olduğu veya buna benzer çocuk gelişimine uygun olmayan durumların varlıkları halinde çocuklar küçük de olsa babaya bırakılabilir.


Geçici velayet kendisine bırakılmamış olan taraf, çocukla kişisel ilişki kurma talebinde bulunabilir. Mahkeme apaçık bir şekilde kişisel görüşmeye engel bir durumun mevcut olmadığı hallerde kişisel görüşe ilişkin hüküm kurmak durumundadır. Bu husus yalnızca talepte bulunan ebeveynin hakkı değil, aynı zamanda müşterek çocuğun da hakkıdır ve çocuğun üstün yararı ilkesinin gereğidir.


Genellikle mahkemeler tarafından kolluk araştırması ve SED(Sosyal ve ekonomik durum) raporu ile pedagog ve sosyal hizmetler görevlileri tarafından hazırlanacak rapor beklenir ve geçici velayet ile kişisel görüş kurulmasına ilişkin karar bu rapordan sonra verilir.


Velayet kendisine bırakılmış olduğu halde çocuk kendisinde olmayan ya da velayet kendisine bırakılmamış olsa dahi çocukla arasında kişisel ilişki kurulması yönünde hüküm kurulmuş olmasına rağmen çocuğunu göremeyen taraf, icra yoluyla çocuğu teslim alabilir veya çocukla kişisel ilişki kurulmasını sağlayabilir.


Dava süresince geçerli olmak üzere hükmedilmiş olan geçici velayet ve çocukla kişisel ilişki kurulması kararlarına ilişkin olarak itiraz öne sürülebilir. Ancak boşanmaya ilişkin verilecek olan nihai kararla birlikte verilen velayet kararı, boşanma ve ferilerine ilişkin diğer hususlarla birlikte istinaf edilmelidir.


Velayete ilişkin olarak detaylı bilgi almak için tıklayınız: Velayet Davası ve Boşanmada Velayet Talebi



Çekişmeli Boşanma Davasında Nafaka

Çekişmeli boşanma davası süresince sonradan yoksulluk nafakası ve/veya iştirak nafakası olarak devam etmek üzere tedbir nafakasına hükmedilebilir. Bunun için de aynı velayet hususunda olduğu gibi aile mahkemesi hakimleri tarafından genellikle SED Raporunun(Sosyal ve ekonomik durum inceleme raporu) düzenlenmesi ve mahkemeye sunulması beklenir. Ancak uygulamada aciliyet arz eden durumların varlığı halinde hakim tarafından bu rapor beklenilmeksizin tedbir nafakasına hükmedildiği de görülmektedir.


Tedbir nafakasına ilişkin olarak verilen karara itiraz edilmesi mümkündür. Buna ilişkin olarak mutlaka beyanları doğrular nitelikte deliller öne sürülmesi gerekmektedir. Örneğin tedbir nafakası ödemekte olan eş, ekonomik durumunun bu nafakayı karşılamaya müsait olmadığını ya da tedbir nafakası ödeyebilecek durumu olsa dahi ara kararda belirtilen miktarı ödemeye elverişli olmadığını ispat edecek nitelikte deliller sunmalıdır. Buna ilişkin olarak kira sözleşmesi, kira, aidat ve fatura ödeme dekontları, kredi ödeme dekontları vb. deliller sunulabilecektir.


Boşanmaya ilişkin mahkeme tarafından verilecek nihai karar ile birlikte verilen nafaka hükmüne yönelik olarak ise istinaf yoluna gidilmesi gerekmektedir. Boşanmanın gerçekleşmesi ile birlikte artık tedbir nafakası ortadan kalkar, davanın sonucuna göre yoksulluk ve iştirak nafakasına hükmedilir.


Nafaka ve tedbir nafakasına ilişkin detaylı bilgi için konuya dair makalemizi okuyabilirsiniz: Nafaka Davası ve Nafaka Çeşitleri



Çekişmeli Boşanma Davasında Maddi ve Manevi Tazminat

Çekişmeli boşanma davalarında hakim tarafları dinler, delilleri inceler ve Yargıtay içtihatlarını da dikkate almak suretiyle taraflar arasında bir çeşit kusur tespiti yaparak boşanma hükmü kurar. Çekişmeli boşanma davasında taraflardan birinin tam kusurlu veya diğer eşe göre daha ağır kusurlu olması halinde, diğer şartlar da gözetilerek maddi ve/veya manevi tazminata hükmedilebilir.


Mahkeme tarafından kusur tespiti ile birlikte boşanma kararına hükmedilmesiyle birlikte boşanmanın ferileri olan yoksulluk nafakası, velayet ve tazminat hususlarına ilişkin de hüküm kurulur(müşterek çocuk varsa ve nafaka ile tazminat talep edilmişse; iştirak nafakası çocuğun üstün yararına ve kamu düzenine dair olduğu için talep olmasa dahi hüküm kurulabilir.)


Taraflarca kusur tespiti, maddi ve manevi tazminat kararı, velayet kararı ve nafaka kararı istinaf edilip, boşanma kararı istinaf edilmeyebilir; böylece kısmı istinaf gerçekleştirilmiş olur. Bu durumda boşanma kararı kesinleşir, yalnızca istinaf edilen hususlar yönünden yargılamaya devam edilir. Yani örnek verecek olursak taraflarca sadece kusur tespiti, tazminat, nafaka, velayet vb. hususları istinaf edilmişse ve boşanma kararının kendisi istinaf edilmemişse yalnızca bu hususlara ilişkin inceleme yapılır ve boşanma hususu kesinleşmiş olur.(Bakınız: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2020/303 E., 2021/242 K., Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2020/97 E., 2021/241 K. ve yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2020/175 E., 2021/202 K. sayılı kararları)


Boşanma davasında tazminat talep edilmemiş ve fakat boşanma davası sonucunda kusur tespiti ile birlikte boşanmaya karar verilmişse, boşanma hükmünün kesinleşmesinden itibaren 1 yıllık süre içerisinde tazminat talepli olarak dava açılabilir. Bu davada boşanma davasında verilmiş olan kusur tespiti dikkate alınarak tazminat hükmü kurulur, yeniden kusur tespiti yapılmaz. Bu nedenle çekişmeli boşanma davası ile talep edilmeyen maddi ve manevi tazminat sonradan davaya konu edilebilmektedir. Ancak anlaşmalı boşanma davasında herhangi bir kusur tespiti söz konusu olmadığı için anlaşmalı boşanmada talep edilmeyen ve hükme bağlanmayan maddi ve manevi tazminata ilişkin olarak sonradan dava açılması ve bunların talep edilmesi mümkün olmamaktadır.


Boşanmada maddi ve manevi tazminat oldukça geniş kapsamlı bir konudur. Detaylı bilgi almak istiyorsanız, konuya ilişkin makalemizi okuyabilirsiniz: Boşanmada Maddi ve Manevi Tazminat



Ziynet Eşyaları(Düğün Takıları) Davası ile Çekişmeli Boşanma Davasının Birlikte Açılması

Düğün takıları(ziynet eşyaları) davası, esasında boşanma davasından ayrı bir davadır. Boşanma davası ile birlikte görülmesi gerekliliği söz konusu olmadığı için bazı hakimlerce tefrik edilmesine ve ayrı bir esas numarası ile görülmesine karar verilebilmektedir. Ancak genellikle hakimlerin de tercihi, ziynet talebinin boşanma dilekçesi ile birlikte talep edilmesi halinde bu davayı boşanma davasından ayırmayıp birlikte görmek olmaktadır. Düğün takılarının aynen veya nakden iadesi talep edilebilmektedir. Bunun için düğün video ve fotoğrafları, tanık beyanları vb. hukuka uygun deliller kullanılabilmektedir.


Ziynet eşyalarına ilişkin davalar başlı başına bir dava olup, hesaplanması, delillerin seçilmesi ve gösterilmesi, bilirkişi incelemesi ve benzeri unsurlar önemle ele alınmalıdır. Bu nedenle detaylı bilgi için bu konuya ilişkin makalemizi okuyabilirsiniz: Düğün Takıları(Ziynet Eşyaları) Davası



Çekişmeli Boşanma Halinde Evlilik Mallarının Paylaşılması

Çekişmeli boşanma davasında mal paylaşımının da anlaşmalı boşanma davasında olduğu gibi boşanma davası ile birlikte gerçekleştirilmesi mümkün olmamaktadır. Dolayısıyla çekişmeli boşanma halinde mal rejiminin tasfiyesi davası, görülen boşanma davasında boşanma hükmü kurulması ve bu boşanma hükmünün kesinleşmesi akabinde açılabilecektir.


Mal rejiminin tasfiyesi davasının açılması halinde öncelikle taraflar arasındaki mal rejiminin, mal rejimi türlerinden hangisi olduğuna bakılır. Ülkemizde olağanüstü mal rejimi ile birlikte toplam 5 çeşit mal rejimi mevcuttur.


Mal rejimi çeşitleri:

Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi

Mal Ayrılığı Rejimi

Paylaşmalı Mal Ayrılığı Rejimi

Mal Ortaklığı Rejimi

Olağanüstü Mal Rejimi


Hiçbir mal rejiminin seçilmemiş olduğu hallerde, yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimine göre paylaşım yapılır. Bu mal rejimi türünde 2002 sonrasında evlilik birliği içerisinde edinilmiş olan tüm mallar(miras malları vb. karşılıksız kazandırmalar ve kişisel mallar haricindeki tüm mallar), eşler arasında eşit olarak paylaştırılır.


Eşler arasında, halk arasında "evlilik sözleşmesi" olarak bilinen "mal rejimi sözleşmesi" imzalanmışsa, eşler yasal mal rejiminden ziyade kendileri arasında uygulanacak mal rejimine ilişkin olarak tercihte bulunmuş ve kanunda öngörülmüş olan seçimlik mal rejimlerinden birini seçmiş demektir. Bu halde eşler arasında geçerli olan mal rejimi tespit edilir ve malların paylaşımı da buna göre yapılır.


Evlilik sözleşmesi olarak bilinen mal rejimi sözleşmeleri hakkında detaylı bilgi edinmek için tıklayınız: Mal Rejimi Sözleşmesi(Evlilik Sözleşmesi)


Mal rejiminin tasfiyesine ilişkin olarak detaylı bilgi için konuya dair makalemizi okuyabilirsiniz: Boşanma Halinde Mal Paylaşımı


Boşanma davalarında ev eşyalarının paylaşımına ilişkin uyuşmazlıklar mal rejiminin tasfiyesi ve mal paylaşım davasında görülebileceği gibi, evlilik öncesi dönemde alınmış olan eşyalar açısından genel mahkemeler de görevli olabilmektedir. Oldukça detay bir husus olan ev eşyaları hususu hakkında detaylı bilgi için, konuya ilişkin makalemizi okuyabilirsiniz: Boşanmada Ev Eşyalarının Paylaşımı



Çekişmeli Boşanma Davası ile Anlaşmalı Boşanma Davası Arasındaki Farklılıklar

Anlaşmalı boşanma davasının açılabilmesi için 1 senelik evlilik süresi şartı söz konusu olmaktadır. Oysa çekişmeli boşanma davasında evlilik birliğinin kurulmasının hemen ertesi günü dava açılabilmesi hukuken mümkündür. Tabii pratikte, özellikle evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle açılan çekişmeli boşanma davalarında böyle hızlı alınan boşanma kararlarına ilişkin olarak davaya bakan hakimlerin ikna edilmesi zor olabilecektir. Bu nedenle bu tip durumların varlığı halinde, hakim nezdinde evlilik birliğinin karşı tarafın kusurlu davranışlarıyla sona ermiş olduğunu ispata elverişli nitelikte kuvvetli delillerin öne sürülmesi gerekebilecektir.


Anlaşmalı boşanma davası, maddi ve manevi olarak tarafları çekişmeli boşanma davasına nazaran oldukça az yıpratan bir süreç olagelmektedir. Çünkü öncelikle anlaşmalı boşanma davasında avukatlık ücretleri, çekişmeli boşanma davasına göre çok daha düşük olmaktadır, bunun yanında bilirkişi, keşif, tanıklar için yapılacak tebligat masrafları gibi masraflar söz konusu olmayacağından ötürü mahkeme masrafları da daha az olacaktır.


Bunun yanında maddi değilse bile manevi olarak tarafların daha az yıpranmasını sağlayan bir husus olarak: Çekişmeli boşanma davasında taraflar, davanın kazanılmasını amaçlamaktadır ve bu nedenle karşı tarafa kusur izafe etmeye çalışırlar. Dolayısıyla çekişmeli boşanma davasında söz yerindeyse evliliğin bütün kirli çamaşırları ortaya dökülür ve özellikle davada tanık dinletildiği durumlarda tarafların bu yaşanmışlıklarının kendi sosyal çevrelerinde bulunan 3. kişilere de sirayet etmesi söz konusu olabilir. Bu da süreç boyunca kişilerin sosyal anksiyete bozukluğu, depresyon ve benzeri psikolojik rahatsızlıklar yaşamasına ön ayak olabilmektedir.


Anlaşmalı boşanma davasında velayet, nafaka, tazminat, ziynet eşyaları ve mal paylaşımı gibi hususlar, kısacası boşanma davası ile yakından alakalı tüm konular taraflarca anlaşılması üzerine karara bağlanır, yalnızca hakimin söz konusu anlaşmada kendi gerekli gördüğü değişimleri yapması söz konusu olabilmektedir ki bu duruma uygulamada oldukça nadir rastlanır. Ancak çekişmeli boşanma davasında taraflar tüm istekleri için mücadele etmelidir. Bu nedenle zorunlu olmasa dahi, taraflar mutlaka alanında uzman bir boşanma avukatından profesyonel hukuki destek almalıdır. Aksi durumda maddi ve manevi hak kayıplarının yaşanması mümkün olabilmektedir.



Çekişmeli Boşanma Davasında Deliller

Çekişmeli boşanma davasında diğer hukuk davalarına nazaran oldukça geniş bir delil yelpazesi bulunduğu görülmektedir. Öyle ki tarafların nüfus kayıtları, taraflar arasındaki mesajlaşmalara ilişkin ekran görüntüleri, ses ve video kayıtları, otel kayıtları, sağlık raporları, banka dökümanları, düğün kaset ve CD'leri, banka kayıtları ve hesap dökümleri, kolluk tutanakları, operatör sinyal kayıtları, operatör nezdinde bulunan telefon arama ve SMS kayıtları, sosyal medya yazışma ve içerikleri, SGK kayıtları, taşınır ve taşınmaz sicilleri, tanık beyanı, keşif, bilirkişi ve çok daha fazlası çekişmeli boşanma davasında delil olarak kullanılabilmektedir.


Boşanma davasında telefon arama ve Kısa Mesaj(sms) kayıtları da operatörden müzekkere ile istenebilmektedir. Ancak uygulamada HTS(Historical Traffic Search) olarak bilinen kayıtların dosya muhteviyatına kazandırılması ile telefon arama ve mesajlaşma kayıtlarının içeriği öğrenilememektedir. Çünkü bu kayıtların içeriği, görüşmelere dair ses kayıtları ve mesajlaşma içerikleri operatör tarafından da tutulmamaktadır. Aksi durum, zaten operatör tarafından müşterilerin kişisel verilerinin ihlal edilmesi anlamına gelebilecek niteliktedir. Ancak bir eşin, 3. bir kişi ile gece vakitleri sık sık ve/veya uzun süreli bir şekilde görüşmesi, Yargıtay içtihatlarında da görüldüğü üzere güven sarsıcı davranış olarak kabul görebilmektedir. Bu nedenle boşanma davaları açısından telefon kayıtları da önemli bir delil olagelmiştir. Boşanma davalarında telefon arama ve SMS(Kısa Mesaj) kayıtlarına ilişkin detaylı bilgi edinmek için konuya ilişkin makalemizi okuyabilirisiniz: Boşanma Davalarında Telefon HTS Kayıtları


Normal şartlarda gizli alınan ses ve görüntü kayıtlarının veya izinsiz olarak ele geçirilen günlük vb. unsurların delil olarak kabulü mümkün olmamakla birlikte, Yargıtay'a göre eşler arasında özel hayat alanı 3. kişilere nazaran oldukça dar yorumlanmaktadır. Bu nedenle bu tip bilgi ve belgelerin de çekişmeli boşanma davasında delil olarak kullanılması mümkün olabilmektedir. Ancak bu durum, ince elenip sık dokunması gereken bir husustur. Hatalı bir davranış, kişisel verilerin hukuka aykırı olarak elde edilmesi, özel hayatın gizliliğini ihlal ve haberleşmenin gizliliğini ihlal gibi Türk Ceza Kanunumuzda yer alan suçlardan bazılarının söz konusu olmasına sebebiyet verebilecek ve cezai sorumluluk doğurabilecektir. Bu nedenle sürecin alanında uzman bir Ankara boşanma avukatı aracılığıyla yürütülmesine ilişkin tavsiyemizi yineliyoruz.


Gizli çekim ses ve görüntü kayıtlarının boşanma davalarında delil olarak kullanılmasına ilişkin detaylı bilgi için konuya dair makalemizi okuyabilirsiniz: Boşanma Davalarında Gizli Kayıtların Delil Olarak Değerlendirilmesi



Çekişmeli Boşanma Davasında Doğru Stratejinin Önemi

Çekişmeli boşanma davalarında en önemli husus, usule ilişkin yukarıda özetlemiş olduğumuz yargılama kurallarının bilinmesi ve süreç boyunca hatasız bir şekilde yürütülmesidir. İkinci en önemli husus ise süreç içerisinde doğru stratejinin ortaya konulması ve haklılık durumunun mümkün olan en uygun şekilde ileri sürülmesidir.


Doğru strateji, karşı tarafı hata yapmaya uygun bir pozisyona çekmek suretiyle çelişkili beyanlarda bulunmaya itmek olmalıdır. Böylece mahkemeyi yanıltıcı beyan vermek niyetinde bulunan kişilerin(Tabii eğer öyle bir niyetleri varsa, ki genelde böyle olmaktadır) bu çabalarının mahkeme tarafından da fark edilmesi sağlanabilecektir. Çekişmeli boşanma davası avukatları zaman içerisinde bu stratejilere meslek hayatlarında elde ettikleri deneyim, yenilgi ve zaferler eliyle ulaşmışlardır; dolayısıyla hangi kozun ne zaman oynanması gerektiğine dair neredeyse içgüdüsel hale gelmiş olan bir beceriye sahip olurlar.



Çekişmeli Boşanma Davası Sonrasında İddet Müddetinin Kaldırılması

İddet müddeti babalık karinesi ile yakından ilgilidir ve evliliği sona eren kadının, evlilik birliğinin sona ermesinden itibaren 300 gün boyunca yeniden evlenmesini engelleyen bir hukuki müessesedir. Kaynağını Türk Medeni Kanunumuzun 132. maddesinden almaktadır.


Evlilik birliği boşanma ile sona eren kadın, 300 günlük süre bitmeden yeniden evlenmek isterse iddet müddetinin kaldırılması davası açabilir ve hamile olmadığına dair tespitin mahkeme tarafından gerçekleştirilmesiyle birlikte iddet müddetinin kaldırılmasını sağlayabilir.


İddet müddeti ve iddet müddetinin kaldırılması davası hakkında daha detaylı bilgi için konuya ilişkin makalemizi okuyabilirsiniz: İddet Müddetinin Kaldırılması Davası



Yurtdışında Yaşayan Müvekkillerin Türkiye'de Açacakları Çekişmeli Boşanma Davalarının Yürütülmesi

Yurtdışında yaşayan kişilerin, Türkiye'de boşanmaları mümkündür. Bu kişilerin, anlaşmalı boşanma halinde mutlaka duruşma günü Türkiye'ye gelip, anlaşmalı boşanmayı kabul ettiğini sözlü olarak ifade etmeleri gerekmektedir. Ancak çekişmeli boşanma davasını avukatları aracılığıyla da yürütebilecek olduklarından dolayı duruşmaya katılım zorunlu değildir. Uygulamada özellikle Almanya, Hollanda, Belçika gibi Türklerin sıklıkla yaşadığı ülkelerden vatandaşlar, Türkiye'deki boşanma davaları için sürekli ülkeye gelmektense bu süreci avukatları aracılığıyla yürütmeyi tercih etmektedir.



Yurtdışında Verilen Boşanma Kararının Türkiye'de Geçerlilik Kazanması

Yurtdışında bir mahkemede verilmiş olan boşanma kararlarının tescil, tanıma ve tenfiz yoluyla Türkiye'de de hüküm doğurması mümkündür. Bunun için yurtdışında verilmiş olan nihai kararın apostil şerhli sureti alınabilir ve gerekli işlemlerin yürütülmesi için Türkiye'de bir boşanma avukatı ile anlaşılabilir. Yurtdışında alınan boşanma kararlarının Türkiye'de hüküm ve sonuçlarını doğurabilmesine ilişkin makalemizi inceleyip detaylı bilgi edinebilirsiniz: Yurtdışında Verilen Boşanma Kararlarının Tescili ile Tanıma ve Tenfizi